ben bu şehri
tekmelenen bir konserve kutusuna benzetiyorum
benzeme yönünden kaçırdığım bakışlarımla benzetiyorum
ne konservesi olduğunu ayakkabımın ucundaki
kırmızılığın ele verdiği
ben bu şehri
ben bu trenleri
sürünen yılanlara benzetmiyorum hayır
trenleri yılanlara benzetme modası geçti
ayakları yerden kesilerek geçti yanımdan çok oluyor
çok oluyor unuttum tıkırtılarını topuklarının
ben bu trenleri
ben bu uçakları
kuşlara benzetenlere hayret ederim hayret ettiğim kadar kuşlara
yemezler önlerine attığım yemi bulutlar penceremde
pırr diye uçamazlar bak bu da var
bu da var son çağrı kapım değişti
ben bu uçakları
ben bu kitapları
horozlara benzetirdim uyandırsalardı beni her sabah
tavuklar gibi tüneyen raflarında kitaplığımın gözleri yumuk
benzemezler yine de tavuğa çorbaları olmaz
karıştırırlar kafamı çorbaları olmaz
ben bu kitapları
ben bu gelinleri
beyaz şemsiyelere benzeten bir şaire rastlasam yaz günü
başına güneş geçtiğini düşünürüm
duvakların süpürdüğü bir gölge görürüm kır düğünü
kır ve kaç dağlara şenlensin alıcı kuşlar
ben bu gelinleri
ben bu gözyaşlarını
yağmura benzetenlere kahkahayla gülerim gök gürültüsü
sağnak gülerim kesilmez günlerce neşe akar yollardan
ağlamak mı neye benzese teşbihte hata olur
benzetileni kaybolmuştur peşine bin merak takıp
ben bu gözyaşlarını
ben bu çocukları
ölü yapraklar gibi yüzen ırmaklarda
ölü yapraklara benzetemem dilim kurur
A.Ali Ural