A.ALİ URAL’IN BİR RÖPORTAJDA “SİZİN ANKA MASALINIZ NEDİR?” SORUSUNA VERDİĞİ CEVAP

Sanat, bilinçlerinden doğduğu insanların hikâyelerini masala çevirerek hakikatin inandırıcılığına çocukların saf hayallerini katar. Bu hayaller uçucu olmalarına karşın inandırıcılığa gölge düşürmek şöyle dursun, hakikatin gücünü hayalin büyüsüne sararak, bir kuşa bir fili taşıtır. Kim bilir kaç sultan masaldaki Anka’yı bulmak için yanıp tutuşmuştur da Kubilay Han dillendirebilmiştir bunu. İstemenin hangi derecesiyle kükrediyse, askerleri Anka tüyü diye rafya palmiyesinin yaprağını koymuşlardır avucuna. Ölüm korkusuyla uydurulan bu yalan Kubilay Han’ın yanan            arzusuyla birleşince ortaya bir hakikati çıkarmıştır ki, bir palmiye yaprağıyla bir anka tüyü arasında hiçbir fark yoktur. Bin bir Gece Masalları’nın anlatıldığı diyarlarda yedi yılını geçirmiş birine kendi Anka masalını sormak onu öyle bir kuyuya atmaktır ki çıkarabilene aşk olsun. Bu yedi yıl yedi kıtlık yılı mıdır, yedi bolluk yılı mı? Belki de bir hakikati yorumlamak bir rüyayı yorumlamaktan daha zordur. Çölde geçirilen bu yedi yıl hem yoksunluk yıllarıdır hem varlık.

Yoksunluk yıllarıdır; zira orta öğrenimini tamamladıktan sonra ülkesinden binlerce kilometre uzağa kaderin bir dama taşı gibi sürdüğü bu genç adam, Refik Halit Karay’ın Eskici hikayesindeki Hasan gibi ana dilinin konuşulmadığı diyarlarda “Çiviler ağzına batmaz mı senin?” sorusunun hem soranı hem cevaplayanı olmuş, çivilerin ağzına batmaması için bir yandan ana dilindeki okuma ve yazma serüvenine devam ederken, diğer yandan yeni bir lisanla üniversite öğrenimini tamamlamıştır.

Burada önemle vurgulanması gereken husus şudur ki, Cahit Zarifoğlu’nun sözünü ettiği şiirler de dahil bu defterlerde yer alan şiirleri, 1998’de çıkan ilk şiir kitabı “Körün Parmak Uçları”nda yayınlamamıştır şair. Zira şiirdeki cehdini sürdürmekte, hiçbir şair ya da akımla doğrudan irtibatlandırılamayacak özgün bir şiiri aramaktadır. Bunun için de benzerlikleri engelleyecek bir damıtma sürecinin tamamlanması gerekmektedir. Hölderlin’in sözünü ettiği “Yoksunluk” yeni bir yoğunluğu ve gücü getirecektir şiire. Kör âlemi görmediği için hayıflanmayacak, parmak uçlarıyla keşfettiği başka bir âlemin dokularını ve heyecanını taşıyacaktır mısralarına. Elbette Anka masalı bundan ibaret değil. Merdiven Sanat, Kitaphaber ve Merdivenşiir dergileri de bu masalın parçaları.  

Cevap bırak:

E-posta adresiniz yayınlanmaz.

Site Altbilgisi