“Yorumlama ufukların kesişmesidir, geçmişle bu¬günün, yazarla okurun ufuklarının kesişmesi…”
Gadamer
Toplum, köprülere ihtiyaç duyar. Gerçekliğini muhafaza etmesi, “büyük meşrulaştırma anlatıları”nın fasit bir daireye dönüşmemesi için bağlantılara gereksinimi vardır. Çünkü gerçek işlemselleşmiştir ve değişkenlere bağlıdır artık.
Bu simülatif süreçte, sanatsal birikim sahnenin hangi tarafında yer alacak? Oyuncu mu, suflör mü yoksa seyirci mi? Bu sorunun cevabı toplumların geleceği ile doğrudan alakalıdır. Bu noktada, bu çatallaşan yol ayrımında durup “hakikati bulmak” ile “hakikati üretmek” arasında bir tercih yapmak, yalnızca kişisel bir tercihtir, ancak büyük resim bu tercihler ile tamamlanır. Köprü, iki yakanın, yani güncel ile birikimin arasın¬da rasyonel bir öğe olabilir. Bunun yanı sıra, negatif bir sürecin unsuru olması da mümkündür. Yazı¬mın akışı bu mümkünleri Şair Ali Ural’ın son kitabı Güneşimin Önünden Çekil’i (Şule yayınları) değerlendirmek paralelinde devam edecektir. Matisse “Tam ve doğru olmak, doğruyu aktarmak değildir” demiş. Yani aktarım, tam ve doğru olmak gibi öğelerin yanında üçüncü bir etmendir. Bu noktada iç içe geçen iki durumdan bahsedebiliriz, yani sanatçının yapıtı üzerinden aktarımı ve aydının yapıtı topluma aktarımı… Ali Ural da son kitabı ile birikimini biyografik denemeler ile aktarmaktadır. Güneşimin Önünden Çekil’ de Ural parçalı biyografiler eşliğinde estetik bir otobiyografi yazmıştır aslında. Her yazarın kahramanları vardır ya da hayaletleri, bunlar tercihleri, yazarın seçtiği yoldaki işaretleri, yani kısaca onun dünyasına ait simgeleridirler. Ali Ural kitabıyla hayaletlerini ete kemiğe büründürüyor. Seçtiği sanatçılar ve fikir adamları ortak kabule girmiş, haklarında kitapların ve tezlerin yazıldığı isimler, yani özgün bir söyleyişin, yeni keşiflerin yakalanmasının zor olduğu bir alan. Zaten kitabın başarısı da buradan ileri geliyor. Birikime yeni bir yorum yapmış Ural. Sanatçı geleceğe mecburdur, bu mecburiyetin gelecek kuşaklardaki tezahürlerini görüyoruz Ali Ural da. Heidegger nes¬ne ve doğanın maddiliği ile tarihin ve toplumun anlamsal birikimi arasındaki boşluktan bahseder, sa¬nat eserinin bu boşluktan vücut bulduğunu söyler, Ural da şair kimliğinin neşet ettiği bu boşluğu somutlaştırmıştır denemelerinde. Hakikat metafizik yükün bir parçasından ibaret değildir, sanatsal birikimi değerlendirirken özellikle geçmiş başat done olarak seçilecek ise hakikate salt metafizik açıdan bakmak yerine, teorik bir kavrayış hem sanat ese¬rinin serbestiyetini hem de estetik yönünü açığa çı¬karması bakımından önemlidir.
Güneşimin Önünden Çekil’ in farkı bir kitap olmasının nedenini daha somut bir zemine taşımak için günümüz sanat anlayışının ve birikime bakışın üzerinde durmak gerekir. Baudrillard “sanki sanat da tarih gibi, kendi çöp kutularını karıştırarak atık¬lar içinde kendi kurtuluş yolunu arar gibidir” derken, yazımın başında değindiğim bağlantı mesele-sinin modern çağdaki durumuna göndermede bulunuyor. Öznenin kaygı dolu yalnızlığı, Andy Warhol vari “everthing goes” (her şey gider) mantığı, pastiche, üslupsuzlaşan kinizm ortama hâkim iken, Ali Ural’ın kitabının misyonu hatırlatmak, niteliğin ve geleceğe yazgılı olmanın ne demek olduğunu göstermektir. Bilincin krize uğradığı, sanatçının orijini bulmakta zorlandığı ve sonrasında ne yapacağının rastlantılara kaldığı bir tür ara dönem söz konusu. Buradaki rastlantıyı yüceltmekle bir sonuca varamayız, yani Oktay Rıfat’ın “rastlantı bizden akıllıdır” demesi gibi bir şey değil, öte yandan sanatçının ve fikir adamlarının birer insan oldukları, yaşantılarının ürünlerine doğrudan yansıdığını düşünürsek, Ali Ural’ın şair bakışını da kalemine katarak işlemesi hem bu şahsiyetlerin yapıtlarının oluşum koşullarını anlamamız açısından, hem de “ben”nin bilincinin ve dış ortam ile bu bilincin arasındaki paradigma değişimini gözlemleme imkânı ile biyografiden daha fazlasını vaat ediyor okuyucusuna.
“Söylenen” ve “eylem” Ali Ural’ın biyografik denemelerinin iki ana unsurudur. Bu unsurlar birikimin aktarımını sağlar. “Kendi mükemmelliğinde yalnız duran adamlar” Ural’ın seçtiği isimler. Bu da değişik açılımlara kapı aralıyor, yalnızlığın bir kaide gibi durduğu hayatlar, çağının önünden gitmek, hakikatin geçici iletişim dişiliği ve zamanın akışında pişmesi gibi akıl oyunları kalemin hareketini sağlıyor. Kitapla ilgili bir başka nokta da Ali Ural’ın ken¬di dünyasını okurun dünyası ile kesiştirebilmesi, yani “ufuk kesişmesi.” Bu okuyucuya referans çerçevesini arttırmak gibi önemli bir katkı sağlıyor, yeniden okumalara farklı başlangıç noktaları öneriyor. “Saptama” ve “Bulma” gibi kavramlar, yazılardaki işlevlerini yerine getirirken, biyografik bilgiyi esere dönüştüren şairin nesre attı imzadır. Ali Ural’ın birikimini esere dönüştüren, düşünce alanımıza katkı sağlayan bir yazar olarak yeni eserleri merakla beklenecektir.
Dergâh Dergisi, Sayı 218, Nisan 2008