Edebiyatın okulu değil atmosferi olur – Röportaj: BÜŞRA YILDIRIM

Edebiyat için “Anlamaktan yahut anlaşılmaktan ziyade, anlamaya çalışmaktır.” “Edebiyat, bir yalandan ibarettir; hangi yazar daha kaliteli yalan söylüyorsa onu okuruz.” gibi tanımlar yapılıyor. Sizce edebiyat nedir, hayatın neresindedir?

“Edebiyat hayatın neresindedir?”sorusu bana Aşık Dertli’yi hatırlattı. Dertli’ ye saz çalmak şeytan işidir, demişler de “İçinde mi, dışında mı burgusunun başında mı, göğsünün nakışında mı? Şeytan bunun neresinde?” diye cevap vermiş. Edebiyat hayatın bir parçası değil, bizatihi kendisidir. Belki de bir tereddüttür hayatın karşısında duyulan. Bir duraksamadır, hızla akıp geçeni fark etmek için. Yalan mıdır, evet, Picasso’nun söylediği gibi hakikate taşıyan bir yalan. Yalan dünya, demiyor muyuz biz de. Yalan dünya taşımıyor mu bizi gerçek dünyaya?

Yazmanın yolu okumadan geçer diyoruz, okumaları nasıl yapmalıyız? “Okumanın sırları nedir” diye soracak olursak ne dersiniz?

Öncelikle okuyacağımız kitabı seçebilmeliyiz. Bir kitabı satın almakla seçmek arasında büyük bir fark vardır. İkincisi hızlı okumanın “okumamak” demek olduğunu dikkate alarak her kitaba okunmak için hak ettiği zamanı tanımalıyız. Üçüncüsü bazı kitapları yalnız bir kere değil birkaç defa okuyarak, ilk okumalarımızda nüfuz edemediğimiz alanlara girmeliyiz. Dördüncüsü, okurken tefekkür ederek düşünce meyvelerimizi toplamalıyız her sayfadan. Beşincisi, okuyup yoğurduğumuz satırlardan bize kalanları bir köşeye not etmeliyiz. Altıncısı, okuduğumuz kitaplar arasında köprüler kurarak daha geniş bir anlam alanı açmalıyız hafızamızda.

Yazar ve şair isimlerine bakacak olursak, genelde edebiyat ve eğitim fakültelerinden çıkmıyorlar, diğer meslek grupları bu konuda daha velûd. Bu konuyu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Edebiyatın okulu değil atmosferi olur. Bu atmosfer okulda da elde edilebileceği gibi, atölye ve dergi ortamlarında da elde edilebilir. Zeka, aşk ve çalışmaya ihtiyaç var.

Kendine yazarlık gibi bir yol haritası çizmiş olanlara tavsiye ettiğiniz kitaplar nelerdir?

Öncelikle Ahmet Haşim, Ahmet Hamdi Tanpınar, Peyami Safa, Refik Halit Karay ve Sabahattin Ali gibi Türk edebiyatının üslupçu yazarlarını okumak gerekiyor. Türkçe tahkim edildikten sonra dünya edebiyatının başyapıtlarına yönelmek ufuk açıcı olacaktır. Elbette iyi çevirmenlerin aracılığıyla…

Her yazı türünün kendine göre bir yeri vardır muhakkak, ama deneme mi şiir mi desem hangisi dersiniz?

“En üste koy şiirlerimi” diye biter Valiz şiirim. Denemelerim de gücünü şairliğimden alıyor.

İlk yazma deneyiminizi paylaşır mısınız? Ürkek kalemlere cesaret noktasında ne önerirsiniz?

İlkokul üçüncü sınıfta yazdığım iki şiir var. Birinin adı “Aşı”ydı. Okula sağlık ekibi gelmişti, ondan sonra yazmıştım. Bir de sınıf başkanımız bir kız öğrenci vardı, onun adını taşıyordu ikinci şiirim. Bütün kalemler ürkektir. Kendinden emin olmak edebiyatın haz etmediği bir hal. O vakit tereddüdün doğurgan atmosferi ortadan kalkıyor.

Şiir için “Sentaksı bozuk nesnedir.” tabirini kullanmıştı bir hocam; “Herkes çocukluğunda gördüğü rüyaları şiire döker.” diye açıklamıştı başka bir hocam da şiiri anlatırken. Siz şiirin tanımını yapacak olsanız ne dersiniz?

Şiirin o kadar çok tanımı var ki, bu pek de tanımlanamadığı anlamına geliyor. Bilerek yarım bırakılmış bir söze sentaksı bozuk nesne denilebilir mi bilmiyorum. Çocukluğun yalnız şiir için değil edebiyatın bütün türleri için bir hazine değerinde olduğunu söyler büyük kalemler. “Yazamadığını söylüyorsun, çocukluğun da mı yok!” der mesela Rilke.

Şiirlerinizde bol imgeli bir anlatım tercih ediyorsunuz, bunun sebebi nedir?

Bu bol baharatlı yemek, gibi bir tanım oldu. Şiirim yalındır. Hayatın içinden resimler biraz geriye çekilip bakıldığında imgesel bir dille konuşmaya başlıyor.  Şoförlerin kaçındığı Gizli Buzlanma’yla şiirimdeki Gizli Buzlanma aynı mı?

Aşkın tanımı mümkün mü, mümkünse aşk sizce ne ifade ediyor?

Bütün tanımlar kendisinden sonraki tanımların basamakları olmaktan öte bir anlam taşımazlar. Aşk bir şey ifade etmez, susar.

Bir kitabınızın adı Resimde Görünmeyen. Resimde görünmeyeni fark etmek nasıl olacaktır?

Edebiyat bunun için var. Hayatı yavaşlatmadan filmi fotoğraflara bölmeden gerçekleştirilemez bu.

“İnsan ya yazdıklarını yaşar ya da yaşadıklarını yazar.” gibi bir ifade kullanılıyor yazarlık için. Siz neyi yazıyorsunuz?

İnsanın yazdıklarını yaşaması iyi bir kurgu olabilir ama gerçekle bir ilgisi yok. Yazarın yaşadıkları ve yaşayamadıkları arasındaki gelgitin sonucudur yazma.  Her ayna bire bir göstermez karşısındakini. Aksi cevherine göre değiştirir.

Posta Kutusundaki Mızıka’ da seslendiğiniz “Sevgili Dost” gerçekte yazıp da gönderemediğiniz bir dosta yazılmış mektuplar mıdır?

Dostlarımın bu kitapta olmadığını söyleyemem. Tek bir dosta indirgemiyorum. Belki de okurdur “Sevgili Dost.”

Yine aynı kitapta “Söylenen her söz binamıza yeni bir tuğla ekler, bu yüzden ağzımızdan kaçmamalı kelimeler.” diye bir ifadeniz var. Peki bir yazar olarak,” keşke yazmasaydım” dediğiniz, ağzınızdan değil de, ”kaleminizden kaçan” şeyler oldu mu?

Gün ışığına çıkanlar arasında keşke yazmasaydım diye pişman olduğum bir metin yok. Beğenmediğim çalışmalarımı yayınlamadım çünkü.

Yeni edebiyat öğretmeni olacaklar için, gençlerde edebiyat zevkini arttırmak ve özellikle eski edebiyata karşı merak uyandırmak için ne tavsiye edersiniz?

Edebiyat öğretmeni yeryüzünün en hassas işini yaptığının farkına varırsa heyecanla eğilecektir kitaplara. Başkası için değil öncelikle kendi için okuyacaktır edebi eserleri. Tat almayan tat veremez çünkü.  Zamana direnen kitapları, yani klasikleri tatmadan günün kitaplarından nasıl lezzet alacak. Eskisi olmayanın yenisi olmaz.

Bir hocam “Medeniyet ile ideoloji arasındaki farkı anladığınızda edebiyat öğretmeni olacaksınız. ”demişti. Sizin gözünüzde edebiyat öğretmeni nedir ve nasıl olmalıdır?

Edebiyat öğretmeni dünyaya yeniden gelsem olmayı istediğim kişidir. Sıradan olan her şeyi olağanüstüne çeviren insan. Seven ve sevmeyi öğreten bir kahraman. Öğrencisiyle birlikte serüvenlere atılan bir kaşif. Soruyu “Şair burada ne demek istiyor?” diye değil, “Bu şiirin sizdeki çağrışımlarını yazınız” diye soran bilge.

Eserlerinizde farklı yazarlardan, şairlerden, düşünürlerden çeşitli kısımlar aktarıyorsunuz. Hangi yazı için neyi kullanacağınızı önceden planlıyor musunuz yoksa yazarken o anda mı aklınıza geliyor?

Önce yazacağım konuyu düşünüyor ve notlar alıyorum. Yazma öncesinde daha önce okuduğum kitaplardan altını çizdiğim satırlara yeniden dönüyorum. Yazma esnasında aklıma gelen sözler de oluyor tabii.

Gazi Üniversitesi, Aralık 2013

Site Altbilgisi